Hakkımda

Fotoğrafım
Yaşam, yaşanmışlıkların yaşanılandan öteye gidebilmesidir.

Sevgili'ye Mektup (2)

Sevgilim,
   Biraz evvel sağ elimle seni kayda aldım, şuan aynı parmaklarımla sana yazarken sol elimin parmaklarını repeate aldım yüzünün coğrafyasında geziniyorum. Gözlerini kapayıp sevdiğine dokunursan resmettiğini asla unutmazsın demiştin. Yüzün artık parmaklarımın ucunda. Bedeninden uzaklaştığımda da sana dokunabileceğim artık. Nasılda güzel uyudun parmaklarımın arasında ve bedenini şüphesiz bana emanet ettin. Bense annemin yanında dahi uyuyamazken senin kollarında deliksiz uyuyabiliyorum. Emanetten öte kendimi sana teslim ediyorum daha önce tek bir saniye yaşamadığım bir aidiyet duygusuyla.

   Bazen çok garip geliyo istediğim herşeyin sende bu denli toplanmış olması.Acaba diyorum sen böylesin diye mi ben bunca zaman seni hayal ettim seni önceden de biliyomuş gibi. Dedim ki benden uzun olsun ama çok değil, kollarına rahatça sığabileyim, saçları gözleri koyu olsun ama teni değil, benden akıllı olsun ama dahi değil, evine bağlı olsun ama evcimen değil, müzisyen olsun ki çocuklarım bari babalarından bişeyler öğrenebilsin, konser izlesin, dizi izlesin, film izlesin ama TV değil, anne babaya çok değer versin ama anakuzusu değil, inançlı olsun ama yobaz değil, spor yapsın ama göstermelik değil. İkimizin de alçak yastık tercihi bile tesadüf değil. Birbirimize yakın olabilelim diye bedenlerimiz aynı zevki sefaya uygun yaratılmış. Bu yüzden ikimiz de uyanır uyanmaz eksen açıyoruz, aynı anda acıkıp aynı anda çikolata krizine giriyoruz, poz verirken aynı anda aynı şebekliği yapıyoruz.

   Bir araya gelişimiz de bir araya geldikten sonra birbirimize bu denli tutunmamız da tesadüf değil. Birbirimizden habersiz kışın aldığımız bisikletlerimizle yazın sevdiğimizle gezme hayalleri kurmamız da tesadüf değil. O zorlu günlerdeki sabrımız bize bu selameti sundu. Ne demişti 'Alcapone' ''Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. Tesadüflere inanmam.'' Tesadüflerden oluşmadık biz. Varoluşumuz getirdi bizi bir araya. Nasıl ki bir sperm bir yumurtalığa tesadüfen yerleşmiyorsa, biz de hayatımızın en zorlu sürecinden aynı dostun omzunda doğrulup tüm bu süreçlerde birbirimizi görmezken, artık ayaklarımızın üzerinde kuvvetle durabildiğimizde yine aynı dostun omzunda değil de yanında buluverdik, görüverdik birbirimizi. O gün doğru insanı, doğru zamanda, doğru insanların yanında bulma günüydü sadece.. Tesadüften çok uzak, gerçeğin ta kendisi...

   Eşimsin; beni tamamladın, aşımsın; bunca yıllık açlığımı bastırdın. Doymadım. Doymayacağım da. Bundan sonraki tek açlığım sen olacaksın.

Sevgili'ye Mektup (1)

Sevgilim,
Senin evvelinde, kah seni aradığımda, kah artık seni bulmakan vazgeçtiğimde söylediklerim çarpıldı yüzüme.
'Öptüğüm hiçbir kurbağa prense dönüşmedi' dediğimde 'Her kurbağa öptün diye prens olmaz.' demiş bir arkadaşım yıllar önce. Ben de kurbağa peşinde koşan prenses sanmışım kendimi. Oysa kurbağa değilmiş öpünce prense dönüşen, gerçek prensmiş o öptüğün, dokununca seni prensese dönüştüren. Ve hal böyle olunca ben de senin asaletinin gölgesinde taçlandırıldım sevgilim. Şimdi gerçek bir prensesim.

''Elleri kırış buruş olsa, göz torbaçıkları çukurlaşsa, tüm dişleri dökülse, donuna da kaçırsa hala aynı dili konuşabileceğim bir çift göz bulana kadar 'Durun, bu nikah kıyılamaz!'.'' demişim.
İlk bakışta farkedemedim gözlerini. Şimdi ise gözlerimiz bir araya geldiğinde kurduğumuz cümleleri anlatabilecek bir dil yok yeryüzünde. Bedenim hangi halini alırsa alsın yılların, gözlerim değişmeyecek. Gözlerinin sevgi dolu bebeğinde kaybolarak dalacak uykuya.

''Sanırım benim ihtiyacım olan şey, sabah uyandığımda yanımda biri varken de yalnız hissedebilmek. O yokken yalnız uyandığımda da o varmış gibi.. Böyle evet.'' de demişim vaktinde. Hiç de öyle değilmiş esasında. Bütün bu özgür kız zırvalarım yalnızlığa dayanabilmek içinmiş. Benim özgürlüğüm sensin. Bedenlerimiz birleşince özgürleşti ruhlarımız. Şimdi her ikimiz de hiç olmadığımız kadar özgürüz.

''Kalu belada Allah'ın varlığını kabul ederken, onun gözlerine baktığını hatırlamakmış aşk.. Hastalıkta ve sağlıkta ölüm bizi ayırıncaya kadar değil, doğumdan önce ayrıldığın parçanla ölümden sonra da bir arada olacağına kanaat getirebilmekmiş.. Gerçek aşk, bedenden öteye geçip, ruhla kucaklaşmak, inançla bütünleşebilmekmiş.. '' diye aşkı tanımladığım günlerde, içime sen düşmemiştin henüz. Aklımda başka bir beden vardı ama ruhum o bedene sığmadı. Yakışmadı. Şimdi senin kalıbına cuk diye oturan ben, görüyorum ki gerçek bütünleşme buymuş!
Yani sevgilim, Zeki Müren'in de dediği gibi 'Aynı bedende can gibiyiz.' 
Seni sevdiğimi daha önce söylememiş olmalıyım? Yetiremiyorum. Seni seviyorum.

Usturuplu Aşk

İlk gördüğünüzde onu ne olduğunu idrak edememiş olabilirsiniz. Sıcaklığı teninize, konuşması içinize tanıdık gelmiş olabilir. Kendiliğinizden süzülüverirsiniz yanına. Yanınızın yalnızlığa tahammülü kalmamıştır diye değil yanınız yanını, yarısını, puzzleın bir türlü uyduramadığı parçasını buldu diyedir ona sokuluşu, artık ondan uzak duramayışı. İlk hayretiniz bedeninızin onun bedenine göre tasarlanmış olduğunu görünce başlar. Öncesinde hep reddettiğiniz saçmalıkları her saniye aksatmadan yaptığınızı gördüğünüzde dahi halinize şaşırmayışınızdır sizi asıl şaşırtan. Daha önce kimseyle böyle yakıştırmamıstır sizi arkadaşlarınız. Hatta sadece yakın bir arkadaşınızın size gülümsemesi bile ifade edebilir sizdeki tamamlanmışlığı. Yüzünü bir an görmenin mutluluğu sizi uykunuzdan uyandırır gece boyu sıkça, göz kapaklarınız tahammülü zor bir ayrılığa dalmamak için direnir uykuya. Çünkü, aşk yerini bulmuştur artık, siz eşinizi, huzur içinizi... 'Böyle şeyler filmlerde olur.' diyenleri rahatça susturabilecek bir hikayeniz vardır torunlarınıza anlatacak. Hep dedikleri gibi hiç beklemediğiniz, istemediğiniz anda kendiliğinden oluveren bu mucizeyi doğru kelimelere sığdıramasanız da, hiç bir kelime kullanmadan iletişim kurabildiğiniz o insanı bulduğunuz için sonsuz şükürleri bir borç bilirsiniz Tanrıya.