Hakkımda

Fotoğrafım
Yaşam, yaşanmışlıkların yaşanılandan öteye gidebilmesidir.

Kadi kioi

Kadıköy demek kasabı Türk, manavı Kürt, bakkalı Laz sokakta camiden sonra köşeyi dönünce kiliseyi bulmak demek.
Kadıköy demek gece eve dönmeden Tek büfe'de çikolatalı tost,
Kaşe markette Laz bakkalın elinden atıştırmalık beyaz peynirli acılı ezmeli sandviç,
Acıkınca Halil'de çıtır lahmacun,
Tatlı ihtiyacına Eyfel'de muzlu rulo pasta,
Yazın hararetine Ali usta'da dondurma,
Kışın soğuğuna Kemal usta'da waffle yemek,
Dodo'da  kahvaltı etmek demek. 
Kadıköy demek Reçel’de nargile, Kemal’in yerinde çay, Happy Moons’da limonata demek.
Kadıköy demek en az bir kez sanatkarlar sokağına girmiş olmak, ordan incik boncuk almış olmak demek. 
Kadıköy demek Bahariye'den her seferinde elinde alışveriş torbasıyla çıkmak demek.
Kadıköy demek Oyun atölyesi, Duru tiyatrosu, Haldun Taner Sahnesi demek.
Kadıköy demek Haydarpaşa demek. 
Kadıköy demek Rexx sineması önünde buluşmak demek. 
Kadıköy demek Kadife sokak demek. 
Kadıköy demek Eski Kadife Chalet'in Agapia'ya dönüşmesine önce üzülmek sonra zamanla alışmak demek. 
Kadıköy demek Arkaodada sıcak yaz günü soğuk bira içmek demek.
Kadıköy demek İsis'te iş çıkışı arkadaşlarla buluşup akşam yemeği yemek demek. 
Kadıköy demek Kung-fu, Suitcase, Metin abi demek. 
Kadıköy demek 'Trip'de Morrissey dinlemek demek. 
Kadıköy demek Karga'ya mı gitsek Karin'e mi gitsek demek.
Kadıköy demek Kadıköy-Taksim dolmuşu, Beşiktaş iskelesi, Kartal-Pendik minibüsü demek.
Kadıköy demek Boğa heykeline dayanıp fotoğraf çektirenlere inanamamak demek.
Kadıköy demek sarı-lacivert demek.
Kadıköy demek miting demek protesto demek.
Kadıköy demek ayağına dolanan çingene demek.
Kadıköy demek 'Şu balona bi binemedik' demek.
Kadıköy demek Alkımda saatlerce kitap incelemek, Akmar'da ikinci el kitap ve dergi aramak demek.
Kadıköy demek 'Bi lira bi lira' demek.
Kadıköy demek 'CD lazım mı abla CD?' demek.
Kadıköy demek Avrupa yakasından Kadıköy'e inince toprağı öpmek istemek demek.
Kadıköy demek İstanbul demek.
İstanbul’u bir tek Kadıköy’de sevebilmek demek. 

Büyük lokma ye..



Mutluluktan hala ölmediğime göre hayatıma kaldığım yerden devam edebilirim..
Aşklar meşkler sitemler yok aman evlenmemler derken şimdi 'Nereden nereye?'
Çocukluğumdan beri hiç hanım hanımcık cicili bicili bi kız çocuğu olamadım ben. Annem saçlarımı tararken beyaz atlı prens hayalleri kurmadım. Hiç evlenmesem gelinlik giymesem de olurdu. Düğün mü? Asla yapmayacaktım.
Büyük konuştum! Aşık oldum. 'Evet' dedim ve:
Evvelden bu kervana girmiş tüm  kız arkadaşlarımın yaşadıkları gelinlikti, kuafördü, ayakkabıydı telaşına hiç girmedim. Saatlerce gelinlik kataloglarına bakmadım. O işi arkadaşlarım üstlendi ve beğendikleri gelinlikleri bana göstermek suretiyle beni hayallerindeki geline dönüştürmek istediler. Yaptılar da! Velhasıl bir arkadaşım 'bak sen bunu seversin' derken o, ben çoktan' evet sevdim' diyerek karar vermiştim bile. Hemen o gün bir gelinlikçi ile anlaştım. Hem öyle evvelinden sorup soruşturmadan. Kafama yatan (girdiğim 3.) dükkanda diktirdim. Aynı gün hemen o gelinliğe uygun bir çift ayakkabı yaptırdım girdiğim 2. yada 3. dükkanda. Ertesi gün arkadaşlarım inanamadı. Onlar için evliliğin en en mühim ve  aylar süren aşaması benim için bir günde hallolmuştu. Daha yapılacak onlarca iş varken gelinliğe bir gün daha ayıramazdım. Ayrıca belirtmeliyim ki o işler gece yarısı yemek yeyip uyumanıza rağmen size kilo verdirten işlerdir. Evi, mahallesi, tülü, perdesi, halısı, oturma gurubu, banyo takımı, yemek takımı, çatalı, bıçağı, süsü, püsürü...

Düğün yapmam demiş miydim? İki düğün bir nikah yaptım. Her biri ayrı şehirlerde!
3 farklı gelin başı, gelin arabası, ilk dans şarkısı, çiçeği, pastası kreması... Annemgiller, annengiller, arkadaşlarımızgiller derken düğünlerin asıl amacının neden çiftlere değil de geri kalan herkese hizmet etmek olduğunu çok net anlamış bulunduk.
Bir de düğünlerin o kaçınılmaz olmazsa olmazları var; damat halayları, kolbastılar, davullar zurnalar.. Yakın arkadaşlarımın düğünlerinde bile oynarken kendimi çaresiz hissetmeme, yer yarılsa da içine girsem de şu rezillikten kurtulsam hissine kapılmama rağmen kendi düğünlerimde saatler süren bu işkenceden zevk bile aldık diyebiliriz. 40 gün 40 gece içinde 3 gün 3 gece süren düğünlerimiz sonunda(!) dünya evine girmiş olduk. E peki ne oldu sonra? Onlar erdi muradına biz erdik kerevetine borcuna bereketine ... (=