Hakkımda

Fotoğrafım
Yaşam, yaşanmışlıkların yaşanılandan öteye gidebilmesidir.

Büyük lokma ye..



Mutluluktan hala ölmediğime göre hayatıma kaldığım yerden devam edebilirim..
Aşklar meşkler sitemler yok aman evlenmemler derken şimdi 'Nereden nereye?'
Çocukluğumdan beri hiç hanım hanımcık cicili bicili bi kız çocuğu olamadım ben. Annem saçlarımı tararken beyaz atlı prens hayalleri kurmadım. Hiç evlenmesem gelinlik giymesem de olurdu. Düğün mü? Asla yapmayacaktım.
Büyük konuştum! Aşık oldum. 'Evet' dedim ve:
Evvelden bu kervana girmiş tüm  kız arkadaşlarımın yaşadıkları gelinlikti, kuafördü, ayakkabıydı telaşına hiç girmedim. Saatlerce gelinlik kataloglarına bakmadım. O işi arkadaşlarım üstlendi ve beğendikleri gelinlikleri bana göstermek suretiyle beni hayallerindeki geline dönüştürmek istediler. Yaptılar da! Velhasıl bir arkadaşım 'bak sen bunu seversin' derken o, ben çoktan' evet sevdim' diyerek karar vermiştim bile. Hemen o gün bir gelinlikçi ile anlaştım. Hem öyle evvelinden sorup soruşturmadan. Kafama yatan (girdiğim 3.) dükkanda diktirdim. Aynı gün hemen o gelinliğe uygun bir çift ayakkabı yaptırdım girdiğim 2. yada 3. dükkanda. Ertesi gün arkadaşlarım inanamadı. Onlar için evliliğin en en mühim ve  aylar süren aşaması benim için bir günde hallolmuştu. Daha yapılacak onlarca iş varken gelinliğe bir gün daha ayıramazdım. Ayrıca belirtmeliyim ki o işler gece yarısı yemek yeyip uyumanıza rağmen size kilo verdirten işlerdir. Evi, mahallesi, tülü, perdesi, halısı, oturma gurubu, banyo takımı, yemek takımı, çatalı, bıçağı, süsü, püsürü...

Düğün yapmam demiş miydim? İki düğün bir nikah yaptım. Her biri ayrı şehirlerde!
3 farklı gelin başı, gelin arabası, ilk dans şarkısı, çiçeği, pastası kreması... Annemgiller, annengiller, arkadaşlarımızgiller derken düğünlerin asıl amacının neden çiftlere değil de geri kalan herkese hizmet etmek olduğunu çok net anlamış bulunduk.
Bir de düğünlerin o kaçınılmaz olmazsa olmazları var; damat halayları, kolbastılar, davullar zurnalar.. Yakın arkadaşlarımın düğünlerinde bile oynarken kendimi çaresiz hissetmeme, yer yarılsa da içine girsem de şu rezillikten kurtulsam hissine kapılmama rağmen kendi düğünlerimde saatler süren bu işkenceden zevk bile aldık diyebiliriz. 40 gün 40 gece içinde 3 gün 3 gece süren düğünlerimiz sonunda(!) dünya evine girmiş olduk. E peki ne oldu sonra? Onlar erdi muradına biz erdik kerevetine borcuna bereketine ... (=






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder